Akaid, “düğümlemek” mânasındaki akd kökünden türemiş bulunan akîde kelimesinin çoğuludur. Aynı kökten türetilen ve “iman” ile eş anlamlı olarak kullanılan i‘tikad ise “düğüm atmışçasına bağlanmak, bir şeye gönülden inanmak, gönülden benimsemek” demektir. Bu durumda akîde “gönülden bağlanılan şey” anlamına gelir; bir terim olarak da “inanılması zaruri olan ilke” (iman esası, mü’menün bih) diye tarif edilebilir. Buna göre akaid, “İslâm dininin temel kaideleri, inanılması zaruri hükümleri” mânasına gelir. Bu temel kaidelerden bahseden ilme de akaid ilmi denilmiştir.
Akide ilmi, İslam inancının temel esaslarını doğru bir şekilde anlamayı ve kabul etmeyi hedefleyen bir ilim dalıdır. Bu ilmin, Müslüman bireyler için doğru dini bilgi edinmede ve sağlam bir inanç sistemi geliştirmede hayati bir rolü vardır. Akide ilmi, özellikle İslam’ın inanç esaslarını (iman) öğretir ve bu esaslara dayanarak bireylerin dinî hayatlarını doğru ve ölçülü şekilde yönlendirmelerine yardımcı olur.
İMAN ESASLARI
1. Allah'a İman (Tevhid İnancı):
Tevhid, Allah’ın varlığına ve birliğine inanmayı ifade eder. Müslümanlar, Allah’ın tek ilah olduğuna, eşi ve benzeri bulunmadığına inanırlar. Allah’ın sıfatlarını kabul etmek ve yalnızca O’na ibadet etmek, tevhid inancının temelini oluşturur. Allah, her şeyin yaratıcısı, hükmedeni ve koruyucusudur. Tevhid inancı, İslam inancının en önemli ve vazgeçilmez unsurudur.
2. Meleklere İman:
Melekler, nurdan yaratılmış, Allah’a itaat eden ve O’nun emirlerini yerine getiren varlıklardır. Müslümanlar, meleklerin varlığına ve görevlerine iman ederler. Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail gibi melekler, İslam’daki meşhur meleklerdendir. Cebrail, Allah’ın vahyini peygamberlere ileten melek olarak bilinir. Melekler görünmezdir ve Allah’ın belirlediği görevleri yerine getirirler.
3. Kitaplara İman:
Allah, insanlara doğru yolu göstermek için peygamberlerine kutsal kitaplar göndermiştir. Bu kitaplar, Allah’ın kelamıdır ve insanların dünya hayatında nasıl yaşamaları gerektiğine dair rehberlik eder. Müslümanlar, Tevrat, Zebur, İncil ve son kitap olan Kur'an-ı Kerim’e iman ederler. Kur'an, İslam’ın en son ve eksiksiz ilahi kitabı olup, Hz. Muhammed'e (sav) vahyedilmiştir ve kıyamete kadar geçerliliğini sürdürecektir.
4. Peygamberlere İman:
Allah, insanlara doğru yolu göstermek için peygamberler göndermiştir. Müslümanlar, peygamberlerin Allah tarafından seçilmiş özel elçiler olduğuna inanırlar. Peygamberlerin en büyüğü ve sonuncusu Hz. Muhammed’dir (sav). Onunla birlikte peygamberlik sona ermiştir. Diğer peygamberler arasında Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa gibi isimler vardır. Peygamberlere iman, onların tebliğ ettiği ilahi mesajlara da iman etmeyi içerir.
5. Ahiret Gününe İman:
Ahiret inancı, öldükten sonra dirilme, hesap verme ve sonsuz hayatı kapsar. Müslümanlar, bu dünyada yapılan her iyiliğin ve kötülüğün karşılığının ahirette verileceğine inanırlar. Cennet ve cehennem, ahiret hayatının nihai duraklarıdır. Müslümanlar, kıyametin kopacağına, insanların yeniden dirileceğine ve Allah’ın huzurunda hesap vereceklerine inanırlar. Ahiret inancı, dünya hayatının geçici olduğunu ve esas yurdun ahiret olduğunu hatırlatır.
6. Kadere İman:
Kader, Allah’ın her şeyi önceden bilmesi ve belirlemesi anlamına gelir. Müslümanlar, Allah’ın her şeyi bir plan dahilinde yarattığına ve her şeyin O’nun takdiri ile gerçekleştiğine inanırlar. Kader inancı, insanın özgür iradesiyle yaptığı seçimler ve Allah’ın mutlak ilmi arasında bir dengeyi içerir. İnsanın başına gelen her şeyin Allah’ın bilgisi dahilinde olduğuna iman etmek, kadere iman etmenin temelini oluşturur.
Ahlak Esasları
Ahlak, insanın iyi, doğru, güzel ve erdemli davranışları benimseyip uygulamasını ifade eden bir kavramdır. İslam ahlakı ise bireyin hem Allah’a, hem kendine, hem de topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmesini sağlayan değerler bütünüdür. İslam ahlakı, Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz’in (sav) sünneti ile şekillenmiş; imanla doğrudan bağlantılı olan bir yaşam tarzını ifade eder. Ahlak esasları, bireyin hem kendini hem de toplumunu şekillendiren en temel ilkeleri içerir.
İslam’da Ahlakın Temel Esasları
1. Doğruluk (Sıdk): İslam ahlakının en temel ilkelerinden biridir. Doğruluk, her türlü durumda gerçeği savunmak ve yalan söylemekten kaçınmak anlamına gelir. Müslümanın sözüne güvenilir olması, verdiği sözleri tutması ve hayatını dürüstlük üzerine kurması önemlidir. Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe, 119) buyrularak doğruluğun önemi vurgulanmıştır.
2. Adalet (Adl): Adalet, İslam ahlakının merkezinde yer alır. Hem bireysel ilişkilerde hem de toplumsal düzende hakkaniyetin gözetilmesi ve kimseye zulmedilmemesi esastır. Adalet, herkese hakkını vermek ve kimseyi mağdur etmemek anlamına gelir. Kur’an’da “Allah, adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya yardım etmeyi emreder; kötülükten, fenalıktan ve azgınlıktan meneder.” (Nahl, 90) buyrularak adaletin İslam’ın temel bir emri olduğu belirtilir.
3. Merhamet (Rahmet): Merhamet, İslam ahlakının en önemli unsurlarından biridir. Allah’ın “Rahman” ve “Rahim” sıfatlarıyla insanlara şefkat ve merhamet göstermesi, Müslümanlar için bir örnek teşkil eder. Müslümanların hem insanlar hem de diğer canlılar karşısında şefkatli ve merhametli olması gerekir. Peygamber Efendimiz (sav) “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” diyerek bu ahlaki değeri pekiştirmiştir.
4. Sabır (Sabr): Zorluklar karşısında dayanıklılık ve metanet göstermek İslam ahlakında önemli bir erdemdir. Sabır, dünya hayatındaki imtihanlara karşı gösterilmesi gereken bir tutumdur. Allah, Kur’an’da “Sabredenlere mükâfatları hesapsızca verilecektir.” (Zümer, 10) diyerek sabrın mükafatını bildirmiştir.
5. Tevazu (Alçakgönüllülük): Müslümanların kibirden uzak, mütevazı bir yaşam sürmesi gerekir. İslam, kendini başkalarından üstün görmeyi ve kibirlenmeyi yasaklamıştır. Tevazu, kişinin Allah’a karşı acizliğini bilmesi ve diğer insanlara karşı da alçakgönüllü davranması anlamına gelir. Peygamber Efendimiz (sav), “Allah için tevazu göstereni Allah yükseltir” diyerek tevazunun önemini vurgulamıştır.
6. Cömertlik (Sahavet): İslam’da cömertlik, malın bir kısmını ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak ve cimrilikten sakınmak anlamına gelir. Cömertlik, başkalarının ihtiyaçlarını gözetmek, onlara yardım etmekle gerçekleşir. Allah, Kur’an’da “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe ulaşamazsınız.” (Âl-i İmran, 92) buyurarak cömertliğin değerini ifade etmiştir.
7. Affedicilik (Af): Müslümanların kin tutmaması ve hata yapanları affetmesi, İslam ahlakının önemli bir ilkesidir. Allah’ın affediciliği Müslümanlar için bir örnektir. İnsanlar birbirlerine karşı hoşgörülü ve bağışlayıcı olmalıdır. Kur’an’da “Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” (A’râf, 199) buyrularak affedicilik teşvik edilir.
8. İffet ve Haya: İslam ahlakında iffeti ve hayayı korumak büyük önem taşır. İffet, insanın namusunu ve onurunu muhafaza etmesini, haya ise edep ve utanma duygusunu içerir. Peygamber Efendimiz (sav) “İman yetmiş küsur şubedir, hayâ imandandır.” buyurarak hayanın imanın bir parçası olduğunu belirtmiştir. Bu, İslam ahlakında iffetin ve hayanın ne kadar önemli olduğunu gösterir.
9. Şükür (Hamd): Allah’ın verdiği nimetlere şükretmek, Müslümanın hem Allah’a olan minnettarlığını hem de hayatındaki huzuru artırır. Şükür, sadece sözle değil, davranışlarla da gösterilmesi gereken bir ahlaki değerdir. Şükreden insan, Allah’a yakın olur ve O’nun rızasını kazanır. Kur’an’da, “Eğer şükrederseniz, size nimetimi artırırım.” (İbrahim, 7) buyurularak şükrün Allah katındaki değeri belirtilmiştir.
10. Güvenilirlik (Emanet): Güvenilir olmak, emanete riayet etmek İslam ahlakının temel ilkelerindendir. Müslümanlar, verilen sözlere sadık kalmalı ve kendilerine emanet edilen şeylere hıyanet etmemelidirler. Peygamber Efendimiz (sav), “Emanete riayet etmeyen bizden değildir.” diyerek güvenilirliğin önemini vurgulamıştır.
Zarurât-ı Hamse’nin Beş Temel Unsuru
Din’in Korunması (Hıfz-ı Din): İslam, her insanın inancını özgürce yaşamasını ve dini değerlerini korumasını temel bir hak olarak görür. Din, insanın varoluş amacını anlaması ve manevi tatmini sağlaması açısından önemlidir. İslam, dinin korunması için ibadetlerin serbestçe yerine getirilmesini sağlar ve dinî baskılara karşı bireyleri korur. Bu çerçevede dinin muhafazası için cihat ve savunma gibi kavramlar devreye girebilir.
Can’ın Korunması (Hıfz-ı Nefs): İslam’a göre her insanın hayatı değerlidir ve korunmalıdır. Canın korunması, insanın yaşam hakkına saygı gösterilmesini ifade eder. Cinayet, intihar gibi insanın hayatına kast eden her türlü eylem, İslam’da büyük günah sayılır ve yasaklanmıştır. Bu yüzden İslam’da bir insanın canını haksız yere almak büyük bir suç olarak kabul edilir. Ayrıca bedenin sağlığının korunması da bu kapsamda değerlendirilir.
Akıl’ın Korunması (Hıfz-ı Akl): İslam, insan aklını büyük bir nimet olarak kabul eder ve aklın korunmasını esas alır. Akıl, dini anlamada ve doğru davranışları sergilemede en önemli araçtır. Bu sebeple, insan aklını bulandıran ve zayıflatan her türlü madde (alkol, uyuşturucu vb.) haram kılınmıştır. Akıl sağlığı yerinde olmayan kişilerin dinî ve hukuki sorumluluklarının sınırlandırılması da bu prensiple ilgilidir.
Mal’ın Korunması (Hıfz-ı Mal): İslam, mülkiyet hakkını ve malın korunmasını esas alır. Her insanın meşru yollardan elde ettiği mal ve mülkü koruma hakkı vardır. Hırsızlık, gasp, hile gibi başkalarının malına zarar veren eylemler İslam’da yasaklanmış ve bunlara karşı çeşitli cezalar öngörülmüştür. Aynı zamanda İslam, zekat ve sadaka gibi mali ibadetlerle de malın toplumun genel menfaatine uygun şekilde kullanılmasını teşvik eder.
Nesil’in Korunması (Hıfz-ı Nesl): İslam, ailenin ve neslin korunmasına büyük önem verir. Neslin korunması, sağlıklı ve ahlaki temeller üzerine kurulmuş bir toplum yapısının devamını sağlamayı amaçlar. Zina, fuhuş, evlilik dışı ilişkiler gibi neslin bozulmasına ve aile düzeninin yıkılmasına yol açacak davranışlar kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Aynı zamanda, çocukların eğitimi ve aile kurumunun sağlam tutulması da bu ilkenin bir parçasıdır.
Zarurât-ı Dîniyye (akide) ile aykırı olan bir anlayış, ahad bir hadis veya müteşabih bir ayetten çıkarılsa bile, bu anlayış kabul edilmez. Yani herhangi bir anlayış bu temel inanç esaslarına zıt olamaz. Ahad hadislerin veya müteşabih ayetlerin, dinî anlayışta etkili olması için, bu zaruri ilkelerle örtüşmesi şarttır. Aksi takdirde, o anlayışın dinî bir temeli bulunmaz ve kabul edilmez.....
İleri düzey okuma yapmak için
Akide ders videoları
Comments