İnternette sık sık karşılaştığımız asılsız iddialardan birisi de Kutsal kitaplardaki Tufan kıssalarının eski Sümer destanlarına dayandığıdır. Elbetteki bu iddia insanlığın uzak geçmişte küresel bir Tufan felaketinin hiç yaşamadığı ön kabülüne dayanıyor.
Tufan anlatıları Sümerlere ait bir icat gelenek değildir. Dünyadaki hemen hemen her bölge de coğrafya da tarihi veya efsanevi olarak bir büyük Tufan hikayesi belgelenmiştir.
Mesela eski dünya misyonerleri, Tevrat'ın dünya çapındaki tufanına ilişkin anlatımlarıyla çok büyük benzerlikler içeren efsaneler keşfetmiş, bu efsanelere sahip uzak kabileleri bulmanın şaşkınlığını günümüze taşımışlardır.
H. S. Bellamy, «Moons, Myths and Men» kitabında, dünya çapında 250 kadar halkta 500'den fazla tufan efsanesi olduğunu tahmin etmektedir. [1]
Tevrat’ın Tekvin kitabı ve Kur’an-ı Kerîm’deki tufan Kıssasının Babil Gılgamış destanı ve Babil Atrahasis destanındaki tufan anlatımları ile bazı benzerlikler paylaştığı doğrudur. Ama olayın tamamı bize anlatılmamaktadır. Avrupa, Asya, Afrika ve Avustralya'nın yanı sıra Amerika'da da yani özetle Tüm dünyada yüzlerce tufan anlatısı bulunmuştur dersek abartmış olmayız. Bululnan tufan anlatılarının Tevrat ve Kur’an-ı Kerîm kıssaları ile çarpıcı benzerlikler taşıdığı görülmektedir!
Günümüze kadar gelen tufan anlatılarının;
-Yaklaşık %95’i Tufan şeklindeki küresel bir afeti,
-%88'i tufandan sonra insan ırkını devam ettirmek için boğulmaktan kurtarılan, seçilmiş bir aileyi,
-%66'sı yaklaşan felaket hakkında ailenin önceden uyarıldığını, -%66'sı tufan sebebi olarak insanların günahkârlığını,
-%70’i de seçilen ailenin (ve hayvanların) tufandan kurtulmasının tek yolunun gemi olduğunu anlatıyor.
Bu anlatıların üçte birinden fazlası, kuşların gemiden salınmasından bahsetmektedir ki bu eski dünyada bir denizcilik yöntemidir.
Tüm bu tramvatik hikayeler, sel afetinden kurtulan milletler tarafından bizlere ulaşmıştır. Tufan sonrası yeniden ayağı kalkan milletler kültürlerinin bir parçası olan bu büyük yaşanmışlıkları günümüze taşımız olması ve evrenselleşmesi kaçınılmazdır.
Anlatıların çoğu, kültürlerin zamanla göreceli izolasyonuna mağruz kalmıştır ve bu çok doğaldır. Tufandan bu yana geçen zamanın uzunluğu ve insanların zaman içinde hikayeleri süsleme, abartma ve çarpıtma eğilimi göz önüne alındığında oldukça da tutarlıdır. Babil'deki ve Tevrat'taki tufan anlatıları, aslında aynı tufan geleneğinin başka biçimde anlatımlarını ifade ediyor gibi görünmektedir. Ateist mecralar, gerçekte tufanın yaşanmadığını ve Tevrat'taki tufan anlatısının bir Babil mitinden alındığını düşünmek isterler Ancak kanıtlar bunun aksini göstermektedir.
Gerçekte olan şudur:
Dünya çapında felakete yol açan bir tufan yaşanmıştı ve Kutsal kitaplardaki anlatıların doğruluğu, buna benzer çok sayıda başka eski anlatılar tarafından tastik edilmiştir. Birçok tarihî kanıta ek olarak, tufanın tarihselliği lehine çok sayıda fiziksel delil vardır. Nuh tufanı kesinlikle gerçek bir tarihsel olaydı ve neler yaşandığına dair Kutsal Kitaplardaki anlatımlar güvenilirdir.
Şundan hiç şüphemiz yok ki, Tufan olayına ait bir çok kayıt bulunduğu taktirde bunların birbirinden kopya olduğunu iddia edenler, hiçbir kayıt bulunmasaydı bu sefer de kayıt yok demek ki yaşanmamış diyecekti.
Çin, Babil, Galler, Rusya, Hindistan, Amerika, Hawai, İskandinavya, Sumatra, Peru ve Polinezya gibi eski uygarlıkların hepsinin, dev bir tufan hakkında kendilerine ait versiyonları vardır.
Bunlardan en çarpıcı olan birkaç tanesine beraber bir bakalım. Ele aldıklarımızın
hepsinde küresel bir tufan felaketi, insanların gemi benzeri bir araçla kurtulması ve
medeniyetin tekrar kurulması anlatılmaktadır.
Bu anlatımlarda geçen bazı kişi ve yer isimlerinde Hz.Nuh’un (as) hatırası korunmuştur.
Aztekler’deki Anahuac (Aztek dilinde su tarafından [2]) bir tufan anlatımı şöyledir.
«Nahua tanrısı Tezcatlipoca, Nata adlı bir adama ve karısı Nana'ya seslenerek şöyle dedi: "Artık pulque yapmakla meşgul olmayın, kendinize ahuehuete (servi) ağacından büyük bir gemi yapın ve suların göğe yükseldiğini gördüğünüzde ona eviniz gibi sığının."
Tufan suları geldiğinde, dünya görünmez oldu ve en yüksek dağ zirveleri suyla kaplandı. Gemidekiler dışında herkes balığa dönüşerek öldü.» [3]
Coğrafi bir isim olan (Anahuac) ve kahramanın isminin (Nahua) Nuh adıyla benzerliklerine dikkat edin.
Hindulardaki tufan anlatımında Hz.Nuh (as) ismi MaNU’da saklı kalmıştır. MaNU’nun anlatısı şöyledir:
«Manu bir sabah ellerini yıkarken suyla birlikte eline küçük bir balık geldi. Balık, Manu'ya onu koruması için yalvarıp 'Beni besleyip yetiştir. Seni kurtaracağım.' dedi. Bunun nedeni, küçük balığın daha büyük balıklar tarafından yutulabileceği ve büyüyene kadar korunmaya ihtiyacı olmasıydı. Bir kavanozda, daha sonra büyüdüğünde bir gölette ve sonunda denizde tutulmasını istedi. Manu böyle yaptı. [Bir gün] balık, Manu'yu yaklaşan bir tufan konusunda uyardı ve ona bir gemi yapmasını ve tufan geldiğinde ona binmesini tavsiye etti. Söylenen vakitte tufan belirmeye başladı ve Manu gemiye bindi. Sonra balık ona doğru yüzdü ve geminin ipini boynuzuna [belki bir kılıç balığıydı] bağladı ve böylece hızla kuzeydeki dağa geçti. Orada Manu'ya gemiyi bir ağaca bağladıktan sonra dağa tırmanması ve ancak sular çekildikten sonra karaya çıkması söylendi. Bu doğrultuda yavaş yavaş indi ve bu nedenle kuzey dağının yamacına Manoravataranam veya Manu'nun inişi denir. Sular üç göğü de silip süpürdü ve yalnız Manu kurtuldu. Bu, dünyanın en eski dini besteleri arasında yer alan Vedalar olarak bilinen kutsal ilahilerin çeşitli söz dizilerinden biri olan Satapatha Brahmana'da kaydedilen Tufan'ın en eski versiyonudur.»[4]
Kulaktan kulağa oyununda olduğu gibi yaşanmış bir olay, zamanla anlatanların tahrifatlarıyla farklı bir hâle bürünmüştür. Ancak bu yap-bozun küçük parçaları aslında daha büyük olan resmi ortaya koymaktadır..
Benzer şekilde Mısır’da kadim suyun tanrısı NU’dur. NU ismi Gök ve su sembolleri ile tanımlıdır. [5]
Mısır Kapılar Kitabının 12. Saatinde Nu, bir güneş teknesini kollarıyla kaldırırken tasvir edilmiştir. Teknede taşınan sekiz tanrısal varlık mevcuttur.
Eski Yunan’da vazolara işlenmiş bir efsanevi kahraman vardır: Adı Nereus’tur.
Nereus, ‘Denizlerin yaşlı adamı’ anlamına gelir. Bu Hz.Nuh’un (as) 950 yıllık ömrüne referanstır. Nereus, elinde hüküm asası ile Hz.Nuh’un (as) insanlığa önder olduğu çağın bir hatırasını yansıtır. O artık tanrılaştırılmıştır.
‘Tanrıların Doğuşu’ eserinde Hesiodos, Nereus hakkında şöyle Der:
«Kanunsuzluk ve Yıkım, hepsi aynı doğaya sahiptir ve birileri kasten yalan yere yemin ettiğinde yeryüzündeki insanları en çok derde sokan Yemin'dir. Sonra Deniz, çocuklarının en büyüğü, doğru olan ve yalan söylemeyen Nereus'u yarattı: İnsanlar da ona Yaşlı Adam derler [235] çünkü o güvenilir ve naziktir ve doğruluk yasalarını unutmaz, adil ve nazik düşüncelere inanır.» [6]
Hz.Nuh’un (as) üstün ahlakı binlerce yıldır.
Yeni Zelanda Maorilerinde de kutsal kitaplardakine çok yakın bir Tufan anlatısı bulunur:
«Eskiden, yeryüzünde birçok farklı kabile vardı ve onlar birbirleriyle ihtilafa düşüp savaştılar. Yaratıcı Tane'ye ibadet ihmal ediliyor ve onun öğretileri inkar ediliyordu. Para-wheNUa-mea ve Tupu-NUi-a-uta adlı iki nebi insanlara gök ve yerin ayrılması hakkındaki gerçek doktirini öğretti, ancak insanlar nebilerle alay edip onları kızdırdılar. Bu yüzden onlar, Tohinga Nehri'nin pınarında büyük bir sal inşa ettiler, üzerine bir ev yaptılar ve içine eğreltiotu, tatlı patates ve köpekler aldılar. Sonrasında onlar, insanları helak edecek kadar bol yağmur yağdırması için Tane'ye dua ettiler. Tiu ve Reti adlı iki adam, Wai-puna-hau adlı bir kadın ve başka kadınlar da sala bindiler. Tiu, saldaki rahipti ve yağmur için dualar ve sözler okudu. Dört ya da beş gün sağanak yağmur yağdı, ta ki Tiu yağmurun durması için dua edene kadar. Fakat yağmur dursa da, sular yükselmeye devam etti ve salı Tohinga nehrinden aşağıya ve denize sürükledi. Sekizinci ayda sular çekilmeye başladı; Tiu bunu asasının işaretlerinden anlamıştı. Sonunda Havaiki'ye indiler. Tufan dünyayı değiştirmişti ve sadece saldaki insanlar hayatta kalmıştı. Tane'ye, Rangi'ye (Cennet), Rehua'ya ve tüm tanrılara, her biri ayrı bir sunak üzerinde ayin yaptılar. Ateş yaktıktan sonra, kurtuldukları için şükür olarak yosun adadılar. Günümüzde, o kutsal yerlere sadece başrahip gidebilir.» [7]
Kadim Tevhid inancı, Gökler ve yerin bitişikken ayrılması ve Hz.Nuh’un (as) tufan öncesi duası unutulmamış.
Devam edecek..
Comments