Kur'an'ın herhangi bir ayetinde dünyanın şekli yazmaz. Ancak dünyanın düzenlenmesinden bahsedildiği bir takım ayetlerdeki kelimeler sebebiyle dünyanın düz olduğunu iddia edenler vardır. Bu kelimelerin kur'an'da kullanımı ve sözlükteki anlamıyla dünyanın şeklinden bahsedip bahsetmediğine bakalım: 🙂
🌟 Bakara suresinin 22. Ayette şöyle demektedir: "...yeri sizin için bir 'firaş=فراش' yaptı" [aynı kökten fiil ile zariyat 48. Ayette de geçer]
Bu ayette dünyanın "firaş=فراش" olarak yapıldığı yazmaktadır. Bu kelimeye genellikle "döşek" manası verildiği için okuyucular tarafından "döşek düz olur, o zaman dünyada da döşek gibi dümdüzdür" şeklinde yanlış bir çıkarım yapılmıştır. Oysaki bu kelime sözlüklerde verilen anlamlara göre özetle bir şeyi hazırlamak ve artırmak anlamındadır. (İbni faris:Mekayısi-l lugat: فرش maddesi)
Mesela aynı kök ile if'al babından "efraşe-ş şecaru=وأفرش الشجر" denilir, "Ağaç dallandı" anlamındadır. Tefil babından "ferraşe-z zerau= وفرّش الزرع" denilir, "ekin yayılıp çoğaldı." anlamındadır. (zamahşeri: belegat esası فرش maddesi) bu kelimenin bu ayette hangi anlamda olduğu konusunda sözlük yazarı olan Ragıp isfehani [v. 1108] şunu söyler: "...[Bu ayet] onu [yeri] boyun eğdirdi/alçalttı, üzerinde istikrarın mümkün olmayacağı bir çıkıntı/tümsek yapmadı [anlamındadır]. [ذلّلها ولم يجعلها ناتئة لا يمكن الاستقرار عليها]" sözlük anlamlarından bu kelimenin dünyanın şekliyle alakalı değil de "düzenleme, yaşama elverişli hale getirme" manasında olduğunu görebiliyoruz.
🌟 Rad suresi 3. Ayetinde şöyle demektedir: "O, yeri 'med=مد' edendir" [aynı fiil ile dünyanın ifade edildiği ayetler: kaf 7, Hicr 19]
"med=مد" kelimesi "uzatmak" olarak anlaşılmış ve zihinde sanki düz bir şeyi uzatmak gibi anlaşılmıştır. Oysa ki bu kelimenin düzlükle alakası yoktur. "med=مد" fiili uzatmak manasındadır. Ancak bu uzatma, dümdüz bir şeyi uzatmak manasında değildir. Örneğin Türkçedeki "müddet" kelimesi de buradan gelmiştir. Arapçada "süreyi uzatmak" manasında bu fiil kullanılır. Mesela Meryem 79. Ayette "...kendisine, müddet açısında azaptan (geleni) uzatırız..." denilir. Azabın süresini artırmak manasında bu fiil kullanılmıştır. Bu Ayette, yerin [dünyanın] büyüklüğünün artırıldığı yazmaktadır. Şekliyle alakalı bir durum yoktur. Dolayısıyla ilgili ayeti "O, yeri[n büyüklüğünü] artırandır." olarak çevirmek gerekir.
🌟 Naziat suresinin 30. Ayetinde şöyle demektedir: "bundan sonra onu [yeri] onardı."
"onardı" manasını verdiğim "deha=دحا" fiili için verilen genel anlamlar aşağı yukarı şöyledir: "yerinden gidermek, oynatmak, başka yere taşımak, yaşama elverişli hale getirmek onarmak" (müfredat: دحا, Fahreddin Razi, kurtubi, ilgili ayetler zamahşeri: belegat esası: دحو). anlaşılacağı üzere dünyanın düz veya yuvarlak olmasıyla alakası yok.
🌟 Nuh suresinin 19-20 ayetlerinde şöyle demektedir: "Allah, ondan [yerden] uzak- derin vadi yollarına koyulmanız [gitmeniz] için, yeri [yeryüzünü] sizin için bir bisat=بساط halinde yaptı."
"bisat=بساط" genişçe olan yer manasındadır. (Müfredat: بسط maddesi) bu fiil "[avucunda] tutmak" kelimesinin zıttı olarak [yani açmak manasında] da kullanılır. (Halil b. Ahmet kitabu-l Ayn: بسط maddesi)
Örneğin şura 27. Ayette aynı fiil “rızkı genişletmek/artırmak” manasında, bakara 247, Araf 69, ayetlerinde “güç/kuvvet” manasında, rum 48. Ayette bulutların etrafa yayılması manasında kullanılır. Kısacası bu kelimenin de dünyanın şekliyle alakası yoktur.
🌟 Gaşiye suresinin 20. Ayetinde şöyle demektedir: "Yere [bakıp düşünmüyorlar mı?] nasıl eşitlenmiş?"
"sath=سطح" bir şeyi artırmak (İbni faris:Mekayısi-l lugat : سطح maddesi) ve eşitlemek/düzenlemek (zamahşeri:belegat esası: سطح maddesi) anlamındadır. Yine verilen sözlük anlamına göre düzlükle alakalı değildir. Hemen hemen hepsinin verdiği ortak manaya göre düzenlemek anlamındadır. Mesela Ragıp isfehani [v. 1108] şunu söyler: "[Örneğin] 'mekanı sath ettim' denilir. 'Onu [mekanı] sath [evin üzeri] gibi bir düzenleme içinde yaptım' manasındadır"
İbni manzur [D. 1232, v. 1311] lisanu-l Arap isimli sözlüğünde bu kelimenin "yere yatırmak/uzandırmak" anlamında olduğunu söyler.
🌟 Nebe suresinin 6. Ayetinde şöyle demektedir: "Yeri [yeryüzünü], hiç 'mihad=مهاد' yapmadık mı?" [Taha suresinin 53. Ayette de aynı manaya gelecek şekilde "mehd=مهد" yazmaktadır.]
"mihad=مهاد" ve "mehd=مهد" hazırlanan, basılan mekandır. Aslı, çocuk için hazırlanan [şeydir]. Hazırlamak ve bir şeye kolaylaştırmak anlamına da gelir. (müfredat: مهد maddesi, İbni faris:Mekayısi-l lugat : مهد maddesi). Verilen sözlüklerden anlaşıldığına göre kelime anlamı dünyanın şekliyle alakalı değildir. Sadece yerin düzenlenmesi ve bir bebeğe hazırlanan beşik misali dinlenmeye elverişli hale getirilmesi ile ilgilidir. Örneğin "Ona hazırladıkça hazırladım" (Müddessir 14) ayetinde "hazırladım" manasını veren "mehhedtu=مهدت" fiilidir. Buradan da anlaşılacağı üzere kelimenin şekil ile alakası yoktur. 🙂
🌟Şems suresinin 6. Ayetinde şöyle demektedir: "Yer ve onu 'taha=طها' eden..."
"Taha=طها" fiili için şu anlamlar verilmiştir:
1- [Yeri] sağdan, soldan ve her yanından uzatmak/yaymak.¹
2- [Yeri] kısımlamak/bölmek.²
3- [Yeri] genişletmek.³
Verilen anlamlara göre bu kelimenin de dünyanın şekliyle alakası yoktur.
¹: Zad'ul mesir ilgili ayetin tefsiri.
²: Maverdi ilgili ayetin tefsiri.
³: Fahreddin Razi (Gayb'ın anahtarları) ilgili ayetin tefsiri.
🌟Bir takım ayetlerde "Doğu ve batı" ifadelerinin geçmesi de dünyanın düz olduğuna delil getirilmiştir. Bu iddia da yanlıştır elbette. Çünkü bu mantıkla "İki doğu ve iki batı" (Rahman 17) ve "Doğular ve batılar" (Mearic 40) ayetleri de dünyanın yuvarlak olduğunu gösterirdi! Çünkü düz bir dünyada doğu ve batı tek olmalıdır. En azından ateistlerin kur'an'a nispet ettiği düz dünya modeli için böyle. Arapçada çoğul en az üçtür. Bu durumda "Doğular ve batılar" ifadesi ise dünyanın yuvarlak olduğunu gösterir, çünkü dünyanın bir bölümü için güneşin batışı, başka bir bölümü için güneşin doğuşudur. Bundan dolayı "Doğular ve batılar" ifadesi de dünyanın yuvarlak olduğuna delil getirilebilir.
🌟Kıble meselesi
Kabe'ye secde olayı da dünyanın düz olduğuna delil getirilmiştir. Çünkü bu iddiayı ortaya atanların mantığına (!) göre secde ederken herkes uzay boşluğuna secde ediyor, bu durum da Kabe'ye secde etmeyi emir edenin dünyayı düz sanmasından (!) kaynaklanıyor! Ancak Kur'an'ın bu konudaki ifadeleri de bu iddiayı yalanlıyor. Kıble ayeti olan bakara 149. ve 150. ayetlerinde şöyle denilmektedir: "Nereden çıkarsan çık, yüzünü kutsal ibadethane(mescidi haram) yönüne çevir..."[وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ] özellikle de "şatra=شطر" yani "yönüne" demesinin sebebi de secde eden kimsenin kıbleye tam olarak isabet edemeyeceğinin bilinmesinden dolayıdır. Eğer herkesin kıbleye isabet edeceği düşünülmüş olsaydı "yönüne" demeden "yüzünü kutsal ibadethaneye (mescidi harama) çevir" [فَوَلِّ وَجْهَكَ الْمَسْجِدِ الْحَرَام] denilirdi. Yani kur'an, kimsenin Kabe'ye tam olarak secde edilemeyeceğini biliyor, bu sebeple "yönüne" demiştir. Bundan dolayı kıble olayını da dünyanın şekline delil getirmek mantıksızdır.
🌟Kehf suresinin 86. ve 90. Ayetlerine verilen genel mealler aşağı yukarı şöyledir:
86: "Zülkarneyn nihayet güneşin battığı yere varınca güneşi kara bir balçığa batarken buldu ve onun yanında bir kavim buldu."
90: "Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık."
Bu iki ayetten güneşin dünyada bir pınara battığı, Zülkarneyn'in de bu pınara yani güneşin battığı noktaya ulaştığı, buradan da kur'an'a göre dünyanın düz sanıldığı iddia edilmiştir. Ancak kelime ayrımlarına dikkat edilirse bu ayetten dünyanın düz olduğu sonucuna ulaşılamayacağını anlayabiliriz.
1- Ayetteki "güneşin doğduğu yere" ve "güneşin battığı yere" şeklinde meal edilen "magribeş-şemsi=مغرب الشمس" ve "matliaş-şemsi=مطلع الشمس" ifadeleri ismi mekan olabildiği gibi ismi zaman ve mastar da olabilir. Çünkü arapçada ismi zaman, ismi mekan ve mastar aynı kalıptan yani "mefil=مفعل" kalıbından ifade edilir. Ayetteki de bu kalıptır. Dolayısıyla bu iki ifadeye şu üç anlam da verilebilir:
1- doğduğu zamana, battığı zamana, (ismi zaman)
2- doğduğu yere, battığı yere, (ismi mekan)
3- doğmasına, batmasına, (mastar)
Genel çeviriler ismi mekan kabul ederek çeviri yapmıştır. Oysaki mastar kabul ederek de çeviri yapılabilir - ki, "aklın yolu kur'an meali"nde böyle çeviri yapıldı -. Anlam şu olur: "Sonunda güneşin batışına ulaştığı zaman, " zaten "ulaştı" manasında olan "belega=بلغ" fiili her zaman için bir şeye giderek ulaşmak manasında değildir. Bir süre sonuna ulaşmak manasında da kullanılır. Örneğin bakara suresinin 231. Ayetinde bu fiil kadınların iddet süresinin sonuna ulaşması manasında kullanılmıştır.
2- ayetin özellikle de "Kara bir balçığa batarken buldu" ifadesi kafa karıştırmıştır. Oysa ki kelime ayrımına dikkat edilirse ayetten güneşin gerçekten bir yere battığı sonucu çıkmamaktadır. Çünkü suya gerçek anlamda batma manasında "garake=غرق" fiili kullanılır (müfredat: غرق) Gerçek anlamda bir şeyin ortaya çıkması ve doğması manasında ise "vulide=ولد" ve "bereze=برز" fiilleri kullanılır (müfredat: ولد & برز) ayette ise günlük hayatta kullandığımız "güneş doğdu, güneş battı" manasında olan "talea=طلع" ve "grabe=غرب" fiillerinin mastarları kullanılmıştır. Tabiki bu kelimelerle bizler de güneşin gerçek anlamda doğup battığını kast etmeyiz. Arapçada da böyle. Ayette de olay Zülkarneyn'in gözünden anlatılmaktadır. Bundan dolayı "buldu" [وجد] denilmiştir. Eğer "kanet tagrubu=كنت تغرب" yazsaydı, Zülkarneyn'in gözünden değil gerçek anlamda bir anlatım olurdu, anlamı da "Zülkarneyn oraya ulaştığınds güneş batıyordu." olurdu.
Bu batmayı gerçek anlamda kabul edenler "karanlık sıcak bir çamurlu gözün (deliğin) içine batıyor olarak buldu [gördü]." ifadesinin güneşin kara deliğe batması manasında olduğunu söylemişlerdir. Bu yorumla ilgili sorun İskender türe'nin Zülkarneyn kitabına bakabilirsiniz.
Kur'an'ın tüm bu ifadelerini göz ardı etsek bile mantıksal olarak o dönemde yaşayan sıradan bir insan bile güneşin gerçekten bir yere batmadığını biliyordu. Çünkü o dönemde kabul gören düz dünya modelinde güneş herhangi bir yere batmaz, sadece gözden kaybolurdu.
🌟Göğün çatı olması.
Bazı ayetlerde Göğün bir çatı olduğu anlatılır.
Enbiya suresi 32. Ayet: "Göğü, korunmuş bir çatı (koruyucu) yaptık."
Naziat suresi 28. Ayet: "Onun [göğün] yukarıya doğru kalınlığını/çatısını yükseltti."
Dünyanın düz olduğunu iddia edenler "gök, sanki tavan gibi dümdüzdür. Demekki dünya da düzdür" mantığıyla bu ayetleri de dünyanın şekline bağlamışlardır. Oldukça zorlama bir iddiadır elbette. Çünkü kur'an "çatı" derken, bunun nasıl bir şekle sahip bir çatı olduğundan bahsetmiyor. Mesela "kubbe şeklinde bir çatı olabilir, bu da dünyanın küre olmasıyla çelişmez." denebilir. Eğer bu ayetten Göğün düz olduğu sonucu çıkarılırsa bu durumda evrenin düz olduğunu belirtmiş olur, ki zaten Einstein'ın görelilik kuramına göre evren düzdür.
Bu ayetten de diğer ayetler de olduğu gibi dünyanın şekli çıkmaz. Göğün çatı olması, sadece, dünyayı koruyan bir tabaka olduğunu gösterir, dünyanın düz olduğunu değil.
Hubeyb Öndeş/Aklinyolu.info
Comments