top of page
Yazarın fotoğrafıMUSTAFA ALİ UÇAR

İSLAMDA ÇOCUK EVLİLİĞİ VAR MIDIR?

Güncelleme tarihi: 15 Şub


Öncelikle anakorizm hatasına düşmek için dönemin örfi uygulamalarına göre bir şeye ahlaki ahlaksız gibi bir söylemde bulunmamız doğru değildir


Ayrıca neyin ahlaki olup olmadığı ahlak felsefesi konusu olup bu tartışması devam etmektedir.


Çocuk evliliği dönemin bütün toplumlarında olan örfi bir uygulamadır


Ulama örfi olarak kabul gördükleri bir şeyi dini naslara dayalı olarak yorumlamışlar bu yorumlar ise sadece yorumdan öteye geçmemektedir.


Gelin şimdi bunları inceleyelim

Fukahânın çoğuna göre küçüklerin bizzat evlenme ehliyetleri bulunmamakla beraber, velîleri tarafından evlendirilmeleri caiz ve muteberdir. Bu ictihadı benimseyenler, hayız görenler yanında hayız görmeyenlerin de iddetlerinden (kocaları ölür veya boşanırlarsa tekrar evlenebilmek için beklemeleri gereken müddetten) bahseden âyetin (Talâk: 65/4) buna delâlet ettiğini, ayrıca iyi bir namzedin bulunması hâlinde fırsatın kaçırılmamasının küçüklerin velîleri tarafından evlendirilebilmelerine bağlı olduğuna dayanmışlardır.


Buna karşı İbn Şübrüme (ö.144/761) Osman el-Bettî (ö.143/760) gibi müçtehitler küçüklerin bizzat evlenmelerinin de, velîleri tarafından evlendirilmelerinin de caiz ve muteber olmadığı görüşündedirler. "Yetimleri nikâh çağına kadar deneyin..." (en-Nisâ: 4/5) mealindeki âyet evlenme ehliyetini belli bir çağa bağlamıştır. Ayrıca evlenmenin fiilî neticelerinden hiçbiri küçüklerin evlenmelerinde gerçekleşmez. Bu evlilik gereksiz ve faydasız olduğu gibi ileride bazı mahzurları da beraberinde getirebilir.





TALAK 4 AYETİ İNCELEME


وَالّٰٓئ۪ يَـئِسْنَ مِنَ الْمَح۪يضِ مِنْ نِسَٓائِكُمْ اِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلٰثَةُ اَشْهُرٍۙ وَالّٰٓئ۪ لَمْ يَحِضْنَۜ وَاُو۬لَاتُ الْاَحْمَالِ اَجَلُهُنَّ اَنْ يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّۜ وَمَنْ يَتَّقِ

اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ اَمْرِه۪ يُسْراً ﴿

TALAK ﴾4﴿ Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlar ile âdet görmeyenler hakkında tereddüt ederseniz onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süreleri ise doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a saygısızlıktan sakınırsa Allah ona işinde bir kolaylık verir.


Bu ayete bazı meallerde ayete olmayan HENÜZ kelimesini ekleme yapmaktadırlar.

“Arapçada “lem = لم” edatı dili ve mişli geçmiş zamanın olumsuzu (cahd-i mutlak), “lemmâ = لما” edatı ise şimdiki bitmiş zamanın olumsuzunu (cahd-i müstağrak) ifade etmek için kullanılır. Dolayısıyla “henüz” anlamını “lem” değil “lemmâ” edatı verir. “lemmâ = لما” edatı başına geldiği muzari fiilin zamanını geçmişe, anlamını olumsuza çevirir. Fiilin henüz olmadığı ama olmasının beklendiği anlamını kazandırır.


Ayete لَمْ يَحِضْنَۜ adet görmeyenler demektedir burada adet görmeyenler Ayette, adetten kesilmiş, yani menopoz dönemine girmiş kadınların bekleme süresi 3 ay deniyor. 3 ay beklemenin sebebi nedir? Kadının hamile olup olmadığının anlaşılmasıdır. Adet görmeyen çocuk hamile kalabilir mi? Hayır. O zaman 3 ay beklemesine de gerek yoktur. Hamile kalan kadın adet görmez. Ancak hamile olduğunun anlaşılması süre alır. Bu durumda olan kadınlar için de bekleme süresi 3 aydır. Hamileliği kesin olanlar ise doğuma kadar bekler.


Ayette geçen “نِسَٓائِكُمْ Nisâ-ikum ” kelimesi yetişkin kadınlar için kullanılan bir kelimedir. Adet görmeyen kişi eğer çocuk olsaydı o zaman ” ولدان Vildan, ولد Veled, بنات Benat…” kelimelerinin geçiyor olması gerekirdi. Ancak ayette yetişkin kadınların tanımlandığı “نِسَٓائِكُمْ Nisâ-ikum” kelimesi geçmektedir.



KURAN`DA ÇOCUK EVLİLİĞİ YOKTUR


وَابْتَلُوا الْيَتَامٰى حَتّٰٓى اِذَا بَلَغُوا النِّكَاحَۚ فَاِنْ اٰنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْداً فَادْفَعُٓوا اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْۚ وَلَا تَأْكُلُوهَٓا اِسْرَافاً وَبِدَاراً اَنْ يَكْـبَرُواۜ وَمَنْ كَانَ غَنِياًّ


فَلْيَسْتَعْفِفْۚ وَمَنْ كَانَ فَق۪يراً فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِۜ فَاِذَا دَفَعْتُمْ اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْ فَاَشْهِدُوا عَلَيْهِمْۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يباً


NİSA ﴾6﴿ Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin; eğer onlarda akılca bir olgunlaşma görürseniz hemen mallarını kendilerine verin, büyüyecekler de mallarını alacaklar diye o malları israf ile ve tez elden yiyip tüketmeyin. Zengin olan (veli) yetim malına tenezzül etmesin, yoksul olan da kararınca yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman yanlarında şahit bulundurun; hesap sorucu olarak da Allah yeter.


Nisa suresi 6 ayete yetimlerin bağlamında ''Kuran`da'' Evlik çağının olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.


Ayet lafzı yetimler olarak aktarılmakta lakin SADECE yetimler dememektedir ayetin ''hükmü'' ise genel olmaktadır Müfessirlerde ayetin hükmü sadece yetimler içindir dememiştir.

Ayete evlenme çağını söyleyerek mevcut,belirli.genel bir evlenme çağının olduğunu görülmektedir !


Ayete geçen بَلَغُوا Kuranda varmak erişmek,ulaşmak, gibi anlamlarda kullanılmaktadır.Sözlüklerde bunu aktarmış müfessirler`de farklı tanımlar ile zihinsel ve biyolojik olarak olgunluk olduğunu söylemişlerdir.


Aynı şekilde رُشْدًا kuranda Doğruluk,olgunluk,bilgi sahibi olma gibi anlamlarda kullanılmıştır Sözlüklerde bunu aktarmıştır aynı şekilde Müfessirlerde Mallarını harcaya bilmesi iyiyi kötüyü ayıra bilmeleri ibadetlerinden sorumlu olmaları gibi olgunluğun evlenmek için gerekli şartlar olduğunu söylemişlerdir.


Kuranda diğer ayetlerde Evliliği NİSA zihinsel biyolojik olarak gelişmiş olgun kadın bağlamında aktarmıştır aynı şekilde mehir verme,boşanma,şahit olma,namuslu olma,iffetli olmak, zinadan kaçınmak İbadetleri yerine getirmek gibi bir çok kavramı ''küçük'' bir çocuk için düşünmek ahmak olmaktır.Bu şekilde dolaylı olarak evlilik için ''zihinsel'' ve ''biyolojik'' olgunluk gözükmektedir.


"Nikah çağına yetiştikleri zaman” buluğ anına vardıkları zaman Meselâ düş azmak ve bize göre on beş yaşını tamamlamak gibi. Çünkü aleyhisselâm Efendimiz: Çocuk on beş yaşını doldurduğu zaman sorumlu olur ve ona had uygulanır, buyurmuştur. Ebû Hanîfe'ye göre de on sekiz yaşıdır. Nikah çağına yetişmesi buluğa ermekten kinayedir, o sırada evlenmeye uygun hâle gelir.” [Beydavi Tefsiri, Nisa suresi, 6. ayet Tefsiri]


Yine Nisa 19 ve hadislere göre zorla evlilik haramdır. Bir çocuğun "iradesinden" söz edilemiyeceği için bu da çocuk evliliğini çürütür. [Neseî, Nikâh, 36 ; Buhârî, Nikâh, 40 ; Ebu Davud, Nikah, 24.]

Mehir, İslam Hukuku’nda erkeğin evlenirken kadına verdiği para veya maldır. Mehir kadının ailesine değil, direkt kadına verilir. Yukarıdaki ayetlere göre malların sahibine teslim edilme çağı, o kişinin malını kontrol edebileceği yaştır. Dolayısıyla mehir alan kadının bu malı veya parayı kontrol edebileceği bir yaşta olması gerekir.



Sonuç: Kuran bize ''zihinsel'' ve ''biyolojik'' olarak olgun olduktan sonra evlilik olabileceğini alenen göstermektedir.



















Hz Aişenin yaşı ''tam olarak'' bilinmemekle birlikte bazı hadisleri ve tarihi hesaplamaları inceleyelim


Hz Aişe ile ilgili yapılan BAZI yaş hesaplarının sahih olmaması hepsinin sahih olmadığını ''göstermez'' nitekim sahih olmadığının gerekçesini verilmesi gerekmektedir.


Peygamberliğin gelişinden on yıl sonra, elli yaşındayken eşi Hz. Hatice’yi kaybeden Peygamberimiz (asm.) kendisine hem ev işleri ve çocuklarının bakımında yardımcı olacak, hem de İslâm’a davet faaliyetlerinde destek olacak eşlere ihtiyacı vardı. Bunun için bir yandan yaşlı ve dul bir kadın olan Sevde’yi, öte yandan da en yakın arkadaşı olan Hz. Ebubekir’ in kızı Hz.Ayşe’yi istetti.


Hz. Peygamberin bu isteği, vahyin başlangıcından on yıl sonradır. Hz. Ayşe vahiy başlangıcından beş altı yıl önce doğmuştur. Dolayısıyla Hz. Ayşe’nin Peygamberimizle evlendiği yaşın on yedi-on sekiz olduğu ortaya çıkar.

Bu konu, daha detaylı bir şekilde Mevlana Şibli’ nin “Asr-ı Saadet” kitabında geçer. (İst. 1928. 2/ 997)


Hz. Ayşe’nin evlendiği zaman yaşının büyük olduğunu, ablası Esma’nın biyografisinden kesin olarak anlıyoruz. Eski biyografi kitapları Esma’dan bahsederken diyorlar ki:

“Esma yüz yaşındayken, Hicretin 73. Yılında vefat etmiştir. Hicret vaktinde yirmi yedi yaşındaydı. Hz. Ayşe ablasından on yaş küçük olduğuna göre, onun da hicrette tam on yedi yaşında olması icap eder. Ayrıca Hz. Ayşe, Hz. Peygamber’den önce Cübeyr’le nişanlanmıştı. Demek evlenecek çağda bir kızdı.


” (Hatemü’l-Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı, Ali Himmet Berki, Osman Keskioğlu, s. 210)

Risâletin ilk günlerinde Müslüman olanların isimleri sıralanırken, ablası Esmâ Vâlidemiz’le birlikte Âişe Vâlidemiz’in adı da zikredilmektedir. Dikkat çekici olan bu zikrin, Hz. Osmân, Zübeyr ibn Avvâm, Abdurrahmân ibn Avf, Sa’d ibn Ebî Vakkâs, Talha ibn Ubeydullah, Ebû Ubeyde ibn Cerrâh ve Erkam ibn Ebi’l-Erkam gibi ‘Sâbikûn-u Evvelûn’ tabir edilen en öndekilerin hemen arkasından; Abdullah ibn Mes’ûd, Ca’fer ibn Ebî Tâlib, Abdullah ibn Cahş, Ebû Huzeyfe, Suhayb ibn Sinân, Ammâr ibn Yâsir ve Habbâb ibn Erett gibi isimlerden de önce gerçekleşiyor olmasıdır. (Bkz.: İbn Hişâm, Sîre, 1/271; İbn İshâk, Sîre, Konya, 1981, 124) Demek ki Âişe Vâlidemiz, o gün küçük de olsa ‘irade’ beyanında bulunabilecek bir çağda ve ilk Müslümanlar arasında yer alabilecek bir durumdadır.


(Bkz.: İbn Hişâm, Sîre, 1/271; İbn İshâk, Sîre, 124.)


Bunun gibi ''bir çok'' yaş hesaplamaları yaşının 18 gibi olduğunu göstermektedir. 1

Ben Mekke’de oyun oynayan bir kız iken Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e,

‘Doğrusu, onların asıl buluşma zamanları, kıyamet saatidir; kıyamet saatinin dehşeti ise, tarif edilemeyecek kadar müthiş ve ne acıdır!’ (Kamer, 54/46) ayeti nâzil oldu.


bk. Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 6, Tefsîru Sûre, (54) 6; Aynî, Bedruddîn Ebû Muhammed Mahmûd ibn Ahmed, Umdetü’l-Kârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, 20/21; Askalânî, Fethu’l-Bârî, 11/291.


Ayete geçen kız kelimesi ''cariye'' olarak geçiyor ''cariye'' ise ''olgun'' kız olmaktadır

Oyunu ise bir çok kişi oynayabilir bazı insanlar ÇOCUK RUHLUDUR


Gelelim konuyla ilgili hadisleri ''bütüncül'' bir değerlendirmeye öncelikte bir hadisin ''kütübü sitte,buhari`de'' olması hadisin ''sahih'' olduğunu göstermez çünkü hadis ''otoriteleri'' tarafından bilinen ''bab'' başlıkları ''altında'' hadisi desteklemek için ''zayıf'' rivayetlerde aktarılıyor bunlara özelikle ''dikkat'' edilmesi gerekiyor ve hadisleri usulu hadis ile bakmak gerekiyor konu ile ilgili aktarılan ''sahih hadisler'' lafız`en değil manen ''Ahad'' haberlerdir buda lafız ile değil mana ile aktarılmakta olduğu anlamına gelir.


Metin tenkidi yapılmadan hiç bir hadis söz konusu olmaz


Hz Aişe ''ben 6 yaşında'' nişanlandım ''9 yaşında'' evlendim gibi bütün sözleri Cahiliye Arapların da var olan bugün bile ''doğuda'' bilinen örf,adet ve geleneklerde var olan BAZI insanların uyguladığı yaş vermek ''ergenlik ile verilmiştir'' Hz Aişe bu örfe uyarak hadisi manen bu şekilde aktarmış olması söz konusudur.

Nitekim bu uygulama herkes tarafından bilinmektedir; örfi bir şey olduğu için bazı insanlar uygulamıştır.


Lisanü’l-Arab Dilinin Bir Özelliği ‘ Birler ‘ Hanesi Sayılar Olan; ‘ 1-2-3-4-5-6-7-8-9! Gibi Sayılar Bu Dilde ‘ Onlar ‘ Hanesinden BAZEN Sayıla bilmektedir Dolasıyla 11-12-13-14-15-16-17-18-19 Olmaktadır. Hadis-i Şerif-i’de 9 Derken 19 Denmek olarak aktarması söz konusudur. Lisanül-Arap Dilinin Bir Özelliği Böyledir. Bunu İbn-i Mazur Nakletmiştir.



Hz Aişe ''ben oyun oynuyordum,salıncak biniyordum, bebeklerle oynuyordum'' demesi onun ''zihinsel ve biyolojik'' olarak çocuk olduğu anlamına kesinlikle gelemez bazı yetişkinler'de bunları doğal bir şekilde yapmaktadır.


Aynı şekilde ''ben küçük bir çocuğum'' demekle ''ben bir aslanım'' demek gibi ''mecazi'' bir kullanımdır.


Hz Aişe ''çocuk ruhlu'' biri olduğu için hadisler bizlere ''lafzi'' olarak gelmeyip ''manen'' aktarılması okuyucunun bunu anlamasını zorlaştırmıştır.


Aynı şekilde ''farklı hadisler'' ile Hz Aişe ''çocuk ruhlu'' olduğu gözükmekte ''fiziksel olarak çocuksu'' bir yapıya sahip olduğu`da anlaşılmaktadır.


Hz Aişe 6 yaşındayken ''yaşadıkları'' ile ilgili detaylı bilgi vermesi onun 6 yaşında olmadığını 16 yaşlarında olduğu göstermektedir.


Gene Hz Aişe bir çok konuda ''hüküm'' vermesi bir çok konuda ''fetvalar'' vermesi ''en çok'' hadis aktaran kadın olması ''zihinsel ve biyolojik'' olarak olgun olduğunu göstermektedir.









Bu videoda anlatılan çalışma doğrudan uydurduğu yerine hadise yönelik en azından kuşku ile yaklaşmamız gerektiğini göstermektedir.














































SONUÇ:Yapılan ''sahih tarihi'' hesaplamalar ''sahih hadislerin'' manen aktarımları ile birlikte "çocuk ruhlu olduğu" ve fiziksel olarak "çocuksu bir yapıda olduğu" Diğer hadisleri ve bilgileri ele alarak ''Hz Aişe'' kadınların özel halleri ile ilgili ''bilgi'' sahibi olması aktarmış olduğu Bilgi birikimi ve mücadelesi ile ZİHİNSEL VE BİYOLOJİK olarak olgun olduğunu görmekteyiz.


!!Verilen makaleleri okuyup videoları izleyiniz!!


KAYNAK






ARAŞTIRMACI

MUSTAFA ALİ UÇAR

2.204 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Комментарии


bottom of page