1- Ey örtüsünü kalkan edinen!
2- Kalk da uyar!
3- Sadece RAB'bini yücelt!
4- Sadece kendi kıyafetini (nefsini)¹ temizle!
¹: "kıyafet" ile nefis kasıt edilmiş olabilir. Müfredat: ثوب) ayette hasr uygulanması, yani anlama "sadece" manasını vermek için "giysi" [siyab=ثياب] kelimesini başa alması da bunu gösterir. Çünkü insan sadece kendi nefsini temizler, başkasına sadece öğüt verebilir.
5- Sarsıntı'dan [günahtan] ayrıl.
6- Daha çoğunu isteyerek büyük iyilikte bulunma/başa kalkma!¹
¹: "istiksar=اثتكثار" iki anlama da müsaittir. (müfredat : كثر, zad'ul mesir, beydavi)
7- Sadece RAB'bin için sabır et!
8-10- Çünkü¹, (o) borunun içine [ses] vurulduğu zaman, işte o gün, zor bir gündür. Kafirlere [gerçeği örtenlere] karşı kolay olmayandır.
¹: "fe=ف" sebebiyye, yani "sebep bildirme" amaçlıdır. (Zamahşeri: keşşaf, Fahreddin Razi)
11- Beni ve tek¹ olarak yaratmış olduğum kimseyi bırak.
¹: "Tek başıma yarattığım" veya "kendisini tek başına yarattığım" manasındadır. (zad'ul mesir)
12-13- Kendisine, uzatılmış/çok mal ve hazır bulunan çocuklar verdim.
14- Kendisi için hazırladıkça hazırladım.
15- Sonra, artırmamı umuyor.
16- Asla! Gerçekten o, Ayetlerimize [işaretlerimize] çokça itaatsizlik edendir/inatçıdır.¹
¹: (Lisanu-l Arap: عند)
17- Onu, yokuşa/zorluğa¹ bürüyeceğim.
¹: "saud=صعود", yokuş anlamındadır. Ancak, zorluk anlamında istiare edilir. (müfredat : صعد) bu zorluğun ahirette karşılaşacağı bir zorluk olduğu söylenmiştir (kurtubi)
18- Gerçekten o [inatçı], kavramaya çalıştı ve (diyeceğini) belirledi.
19- Ardından, kaybetti¹. Nasıl da belirledi?
¹: "kaybetti" anlamında bir ifade olduğu da söylenmiştir. (kurtubi) bunu beddua olarak çevirmek doğru değildir. Çünkü sözün faili Allah'tır.
20- Sonra, [yine] kaybetti. Nasıl da belirledi?
21- Sonra, bakıp düşündü.
22- Sonra, sıkılıp surat astı¹ ve sinirlenip kaşlarını çattı.²
¹: (müfredat : عبس)
²: (Fahreddin Razi)
23- Sonra arkasını döndü [yüz çevirdi] ve büyüklük tasladı.
24-25- Ardından "Bu [başka bir şey] değil, ancak tercih edilmiş bir sihirdir [aldatmadır¹]. Bu, [başka bir şey] değil, ancak bir beşerin bildirisidir" dedi.
¹: "Sihir" deyince, akla peri masalları gelir. Ancak, kelimenin asıl anlamı, aldatmak, etkilemek ve yalanı gerçek olarak göstermektir. (kurtubi, müfredat: سحر)
26- Ona, sekar[ın azabını] çektireceğim.
27- Öngöremezsin, Sekar nedir?
28- Baki kılmaz [kalıcı yapmaz] ve bırakmaz.
29- Deriyi yakıp kavurandır.
30- Onun [sekar'ın] üzerinde on dokuz vardır.
31- Ateşin dostlarını ancak melekler yaptık. Kitap kendilerine verilmiş olanların yakinen-kesin olarak inanması, inanmış olanların inancının artması, kitap kendilerine verilmiş olanların ve inançlıların şüpheye düşmemeleri için, kalplerinde bir hastalık bulunanların ve kafirlerin [gerçeği örtenlerin] "Bu misal ile Allah'ın (demek) istediği nedir?" demesi için, onların sayısını [on dokuzu] ancak gerçeği örtmüş olanlar için bir fitne [sınama] yaptık.¹ İşte bunun gibi, Allah, tercih eden kimseye [yolu] kaybettiriyor; tercih eden kimseye yol gösteriyor. RAB'binin ordusunu ancak kendisi biliyor. O, [alev] beşer için sadece bir hatırlatmadır (zikirdir).
¹: Ayette sayının değil, bu fitnenin inançlıların inancının artıracak olduğu yazmaktadır. Yani, Gerçeği örtenler bu sayı sebebiyle bir fitneye düşecektir. Bu düştükleri fitne de, -ayette kasıt edilen olayın gerçekleşmesi sebebiyle- inançlıların inancını artıracaktır.
19 sistemini, baz alarak kur'an'dan ayet inkar edenler, bu fitnenin içine düşmüştür. Bu durum, ayetin anlattığı olayı doğrulayarak bize bir mucize olmaktadır. (en doğrusunu Allah bilir)
32-37- Asla! Ay delildir ki, arkasını dönmüş olduğu vakit gece ve ağardığı/açıldığı zaman sabah da [delildir ki] kesinlikle o [sekar], beşere yani sizden olup öne geçmeye ve sonraya kalmayı istemiş kimseye bir uyarıcı olarak büyüklerden biridir.
38-39- Her bir nefis, kendi elde ettiğine karşılık bir rehindir. Ancak, sağın dostları (ashabı yemin) hariç.
40-42- [Sağın dostları], cennetlerin içinde, suçlular hakkında soruştururlar: "Sizi, sekar'ın (alevin) içine katan nedir?"
43-47- [suçlular] "Hiç [vahy] takip edenlerden¹ (musallin) olmadık. Yoksullara hiç yedirmezdik. (Boşa) dalanlarla beraber (boşa) dalardık. Bize yakın-kesin olarak gelinceye kadar, dinin gününü yalanlıyorduk." dediler.
¹: "[vahyi] takip edenler(musallin)"'ın kimler olduğu, Mearic 22-35 ayetlerinde belirtilmektedir.
48- Artık, şefaatçilerin şefaati, onlara fayda vermez.
49-51- O halde, kendilerine ne var ki, öğüt'ten yana sanki kendileri aslandan kaçan, korkutulmuş/korkmuş¹ merkep'ler gibi uzaklaşıcıdırlar?
¹: "mustenfEr=مستنفر" ve "mustenfİr=مستنفر" olarak iki şekilde de okunmuştur. (kurtubi, müfredat: نفر) her iki okuyuşa göre de meal edildi.
52- Aksine! Onlardan her bir kişi, kendisine yayılmış sayfalar verilmesini ister.
53- Asla! Aksine onlar Ahiretten [son'dan] korkmuyor.
54- Asla! Gerçekten o, bir öğüttür.
55- Artık, kim tercih ettiyse, onu hatırlayıp andı (zikir etti).
56- Allah'ın [imkan] var etmedikçe¹ onlar hatırlayıp anmazlar. O, korunup sakınmanın (takvanın) ehlidir, bağışlamanın da ehlidir.
¹: "şae=شاء" filli, Allah'tan olursa "var etme"; kuldan olursa "elde etme" anlamındadır (müfredat: شاء)
https://kuranyeter19.blogspot.com/2020/06/muddesir-suresi-26-30-ayetleri.html