FÂTİHA SÛRESİ VE ÖZLÜ TEFSÎRİ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.Yüce Allah’a hamd sevgili Rasûlümüze ve ashabına salât ve selâm olsun.Şimdi Kur’ân’ın ilk sûresi olan ve Rasûlullah’ın söylemiyle ‘Ümmü’l Kur’ân’ yani kitabın anası olan Fâtiha Sûresi’nin tefsirini yapacağım.Fâtiha Sûresi belirttiğim gibi Kur’ân’ın ilk sûresidir.Fâtiha Sûresi’nin Mekkî olduğu nakledildiği gibi bu sûrenin hem Mekkî hem Medenî olduğu bir kere Mekke’de bir kere de Medine’de indiği nakledilmiştir.Bu sûre Zemahşerî’nin verdiği bilgiye göre ittifakla yedi âyettir.Fâtiha kelimesinin manası hakkında da Diyanet İslam Ansiklopedisi Fâtiha Sûresi maddesinde şu bilgi verilir: ‘’Fâtiha açmak, açıklığa kavuşturmak, sıkıntı ve meşakkati gidermek, başlamak” anlamındaki feth kökünden türemiş bir isim olup hâtimenin zıddı olarak “bir şeyin evveli, baş tarafı, başlangıcı, giriş” mânasında kullanılır.Fâtiha’nın birçok ismi vardır.Ümmü’l Kur’ân,Kenz(hazine),Şifâ,Vâfiye(eksiksiz) bunlardan bazılarıdır.Fâtiha Sûresi namazda her rekatta okuduğumuz bir sûredir.Fâtiha’yı namazda okumak hanefi mezhebine göre vacip diğer üç mezhebe göreyse farzdır.Ulemâ bu görüşlerine delil olarak Rasûlullah’ın muttefekun aleyh olan ‘’Fatihası olmayanın namazı yoktur.’’ hadisini getirirler.Hatta Şâfiî fukahâsı bu hadisin cemaate de fâtihayı okumasının farz olduğunun delili olduğunu söyler.Bu konuda tafsilatlı bilgiler fıkıh kitaplarında mevcuttur.Şimdi Fâtiha Sûresi’nin arapçasını ve meâlini verelim ve daha sonra tek tek âyetlerini tefsîr edelim.
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
١﴾ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ ﴿٢﴾ اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ ﴿٣﴾ مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِۜ ﴿٤﴾ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ ﴿٥﴾ اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ ﴿٦﴾ صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّٓالّ۪ينَ ﴿٧
1-Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla
2-Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
3-Allah rahmân ve rahîmdir.
4-Din gününün sahibidir.
5-Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım isteriz.
6-Bizi dosdoğru yola ilet.
7-Nimet verdiklerinin yoluna,gazaba ve sapıtanların yoluna değil.
1-Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla
İlk olarak burada konuşulması gereken meselemiz besmelenin Fâtiha’dan bir âyet olup olmadığıdır.Medine,Basra ve Şam kırâat imamları ve fakihleri besmeleyi Fâtiha’dan birer âyet saymazlar.İmâm Şâfiî ve ashabıysa besmeleyi Fâtiha’dan birer âyet sayarlar ve namazda her rekatta okunmasını farz görürler.Beslemeyi Fâtiha’dan birer âyet kabul etmeyenlere göre صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ âyeti müstakil bir âyettir.Besmeleyi âyet kabul edenlere göreyse bu ayet son âyetin bir bölümüdür.Bu âyette ki rahmân kelimesine mutlak merhamet sahibi,merhameti sonsuz rahîm kelimesine ise merhametli,acıyan gibi manalar verilsede muhakkik müfessirlerin dediği gibi bu iki kelimeyi Türkçe’ye bu şekilde aktarmak yanlış olmamakla beraber eksik kalır.Bu âyete genel meallerin dışında farklı bir meâli Süleymaniye Vakfı vermiştir.Onların âyete verdikleri mana şöyledir:’’İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla.’’ Bu meâl diğer meâllerden daha farklıdır.Zemahşerî rahmân kelimesinin sadece Allah için kullanıldığını söyler.Nitekim Rasulullah (s.a.v.) için rahîm kelimesi kullanılmış (Tevbe 128) ama rahmân kullanılmamıştır.Rahmân kelimesinde rahîm kelimesinde olmayan bir mübalağa vardır.
2-Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
Hamd kelimesi nimet vb. güzel şeylere karşı övmek ve övgü dolu sözlerle seslenmektir.Şükür ise sadece nimete karşılık olup kalp,dil ve uzuvlarla yapılır.Hamd ise sadece dil ile yapılır.Hamd kötülemenin,şükür nankörlüğün karşıtıdır.Bu bilgiler Keşşâf’ta verilmiştir.Yine Keşşâf Tefsîrinde aktarıldığına göre Rasûlullah şöyle buyurmuştur:’’Hamd şükrün başıdır,Allah’a hamd etmeyen kul ona şükretmiş olmaz.’’Bu hadis Beyhakî’nin Şu’abu’l Îmân isimli eserinde geçer.Bu âyet farklı şekillerde de kırâat edilmiştir.Mesela Hasan Basrî bu âyeti ‘’el-hamdi li’llehi’’ şeklinde okumuştur.Âyette geçen Rabb kelimesi ise efendi,sahip,terbiye eden gibi manalara gelir.Âlemlerin Rabbi demek âlemlerin efendisi,sahibi demektir.Allah âlemlerin efendisidir,sahibidir.Yani Rabbimiz hepimizin yeryüzünde,gökyüzünde olan her şeyin efendisidir.Bizler de onun kullarıyız ve görevimiz ona kulluktur.Nitekim Allah Zâriyât 56’da buyurur ki:’’Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.’’Sonsuz hamd âlemlerin rabbine olsun.
3-Allah rahmân ve rahîmdir.
Bu âyette geçen rahmân ve rahîm kelimeleri hakkında ki bilgi ilk âyetin tefsîrinde verilmiştir.
4-Din gününün sahibidir.
Bu ayette din gününden kastedilen herkesin yaptığının hesabını vereceği ve karşılığını alacağı kıyamet günüdür.Bu ayette geçen مَالِكِ kelimesi hem bu şekilde yani mêlik şeklinde hem de medsiz melik şeklinde okunmuştur.İki kırâatta mütevâtir olarak nakledilmiştir.Zemahşerî uzatılmadan melik şeklinde okunuşunun tercihe daha şayan olduğunu söyler.Zemahşerî Nâs Sûresi’nin 2.âyetinin bu kırâatı desteklediğini söyler.İlgili ayet şöyledir:’’ مَلِكِ النَّاسِۙ İnsanların melikine’’ Yine Keşşâf’ta rivayet edildiğine göre Ebû Hanîfe bu âyeti ‘’Meleke Yevme’d dîn’’ şeklinde okumuştur.Manası din gününe sahip oldu demektir.Yüce Allah o gün bizi rahmetini kazananlardan eylesin.
5-Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım isteriz.
Bu âyetin başında Celâleyn’de geçtiği üzere قُولُٓوا (söyleyiniz) takdir edilir.Yani ey kullar şöyle söyleyiniz:’’Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım isteriz.’’ Bu ayette اِيَّا zamirinin fiillerden önce zikredilmesinin sebebi kulluğun ve yardım istemenin sadece Allah’a yapılacağını göstermek içindir.Ayrıca bu ayetten şunu da anlıyoruz ki İslam’da cemaat olmak yani bölünmemek,parçalanmamak son derece önemlidir.Farkettiyseniz ancak sana kulluk ederim ve ancak senden yardım isterim yani mütekellim müfred zamiriyle değil cemi zamiriyle Allah’a hitapta bulunuyoruz.Zemahşerî Keşşâf’ta bu ayette iltifât sanatı olduğundan bahseder.Çünkü önceki âyetlerde ğâib sıygaları varken bu âyette muhatap sıygasına geçilmiştir.Bu sanat Arapça’da oldukça kullanılan bir sanattır.Muhatabın dikkatini çeker ve sözü daha güzel dinlemesine sebep olur.
6-Bizi dosdoğru yola ilet.
Biz her namazımızda Rabbimizden bizi dosdoğru yola iletmesini talep ederiz ve bu âyette geçen Sırât-ı Müstakîm’den kasıt İslam Dinidir.Müslüman olan kişi zaten dosdoğru yoldadır peki neden hala dosdoğru yola iletilmesini ister? Çünkü bu âyette yaptığımız dua sapıklıktan hidayete çıkmak değil hidayetin daha da artması ve bu yol üzere sabit kalmayı istemektir.
7-Nimet verdiklerinin yoluna,gazaba ve sapıtanların yoluna değil.
Bu ayette nimet verdiklerinden kastedilenlerin kim olduğu konusunda hepsi aynı manaya gelen birçok rivâyet sahâbeden,tâbiînden nakledilmiştir.Biz bunların kim olduğunu Nisâ 69’dan öğreniyoruz.Yüce Allah ilgili âyette şöyle buyurmaktadır: ‘’ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقًاۜ
Kim Allah’a ve Rasûl’e itaat ederse işte onlar Allah’ın kendilerine nimet verdikleri peygamberler,sıddıklar,şehitler ve salihlerle beraberdirler.Onlar ne güzel arkadaştır!’’
Yani Allah’ın kendilerine nimet verdiği kullar kısacası mümin kullardır.Tefsirlerde gazaba uğrayanların yahudiler,sapıtanlarınsa hristiyanlar olduğu nakledilir.Biz âyetlerden öğreniyoruz ki bu iki grupta bu vasıflardadırlar.Ama gazaba uğrayan ve sapıtanlar sadece onlar değil yeryüzünde ki bütün şirk üzere olan kâfirlerdir.Hindular,budistler,ateistler,deistler vb.Biz bu dua âyetlerinin sonunda âmîn deriz.Âmîn kabul et manasına gelir.Ve namazda Fâtiha’yı okuduktan sonra âmîn demek ittifakla sünnettir.Rasûlullah ve ashâbı âmîn demişlerdir.Rasûlullah Buhârî’de geçen Ebû Hureyre’nin naklettiği bir hadiste şöyle buyurmaktadır:’’Biriniz âmîn dediğinde semadaki melekler de âmîn derler.Eğer ikisinden biri diğerine rastlarsa kendisinin geçmiş günahları bağışlanır.’’Yüce Allah bizleri Fâtiha Sûresi’ni ve diğer bütün sûreleri kendisine rehber edinen,bu sûreleri tedebbür eden ve diğer insanlara teblîğ eden hidayet ehli kullarından eylesin.Ey Rabbimiz! Bizleri dosdoğru yoldan ayırma ve günahlarımızı affeyle!
KAYNAKÇA
1-Zemahşerî,Keşşâf,Yazma Eserler Kurumu,İstanbul,2020
2-Celâleyn Tefsîri,Dâru’l Kütübi’l İlmiyye,2005
3-Sahîhi Buhârî Muhtasarı Tecrîdi Sarîh,Hüner Yayınevi,Konya,2019
4-Süleymaniye Vakfı Meâli
5-Diyanet İslam Ansiklopedisi,Fâtiha Sûresi Maddesi